İSKANDİNAVYA'DA GEZİ VE KAMP - 3
Nefer Telefonla Kumanda Cihazlarını İncelediniz mi?
İlk Kampımızı Yapıyoruz
Alvkerleby’ye gelmeden önceki Rullsand kampına [GPS:RUTTSN] varıyoruz. Burası baltık denizine açılan bir fiyort üzerinde kurulmuş bir kamp alanı. Buraya kocaman çam ağaçlarının arasından geçerek ulaşıyoruz. Kamp girişinde Kamping Kart diye bir kart satın almamız gerektiği, bu kartın bütün İskandinav ülkelerinde geçerli olduğu, bu karta indirim yapıldığı ve İsveç’te konaklamalarda bu kartın gerektiğini söylediler. 90Kr verip kart aldık ve 90Kr’da kamp için verdik. Kampın içi tamamen çimen ve ağaç. Bir yer beğenip çadırımızı kuruyoruz. Saat 23 civarına geldi ve güneş ancak battı. Sivrisinekler bize ilk ziyaretlerini yapıyorlar. Daha önce Atlas dergisinden öğrendiğimizden, sivrisineklere karşı hazırlıklıyız. Açıkta kalan yerlerimize sinek kovucu sıkıyoruz. Kampı dolaşıyoruz, kamp alanı oldukça düzenli mutfak, duş WC gibi sosyal alanları temiz sıcak suyu var, yeşil alanı temiz ve güzel. Hava tamamen kararmıyor. Saat gece yarısını geçti ve daha fazla da kararmaz. Alaca karanlık bir aydınlıkta çadırımıza çekiliyor ve sabah kalkıyoruz.
7
Temmuz 2003 Pazartesi
Sabah kahvaltımızı bir güzel çay demleyip, evden getirdiğimiz birkaç çeşit reçelimiz, zeytinimiz ve peynirimizle gayet güzel Türk tipi bir kahvaltı yapıyoruz. Mutfakta ocak olarak elektrikli ocaklar var. Mutfağın üstü kapalı ve yan tarafı açık masalar deniz manzarası görüyor. Çevrede güler yüzlü insanlar var. Burada, hayatımız boyunca unutamayacağımız bir tatile çıktığımızı daha iyi algılıyoruz. İnsanlar havlusunu almış mayosunu giymiş deniz kenarına gidiyorlar. Bizler de çayımızı yudumluyoruz. Zeka özürlü olduğu belli olan bir genç kız her geçene el sallayarak Hello diyor. Biz de ona karşılık verdikçe çok mutlu oluyor. Kahvaltıdan sonra deniz kenarına gidiyoruz. Burada insanlar çocuklarıyla birlikte denize giriyorlar. Deniz suyu bize göre biraz serin, denize girmeyi düşünmüyoruz. Kumsalda Marmaris bölgesindeki Kızkumu’nu anımsatan bir kum diliminin üzerinden yürüyerek geziyoruz. Kumun bitiminde ayakkabılarımızı çıkartıp kıyıya geliyoruz. Burada bir sürprizle karşılaşıyoruz. Meğer kumsalın bu bölümü çıplaklar kampı imiş. Başımızı öne eğip biraz da utanarak kumsaldan uzaklaşıyoruz. Sonra da bu duruma bol bol gülüyoruz.
Rullsand
kampının ilginç kumsalı
Arabamızın farı motor çalıştığı sürece yanıyor. Neden böyle olduğunu incelediğimizde tesisatın ona göre yapıldığını görüyoruz. Zira farları yakarsak aracımızın farlar sürekli yanıyor. Park konumunda da bir sorun yok orada da parklar sürekli yanıyor ama farlar kapalı konumda ise motor çalışınca farlar yanıyor. Motoru kapatınca sönüyor. Arabamızdaki ciddi sorun ise; çakmak yuvasının enerjisi kontak kapatılınca kesiliyor. Çakmak yuvasından enerji çekmeyi planlamıştık ama küresel yön bulma cihazımız (GPS) kontağı her kapattığımızda kapanıyor. Biz de sık sık yolda durup fotoğraf çekiyoruz. Ayrıca motor çalışmıyorken de bilgisayarımızın, fotoğraf makinemizin, cep telefonumuzun ve kameramızın pillerinin de şarj edilmesi gerekiyor. Teknik çantamızdan 12V/220V ac dönüştürücümüzü çıkartıyoruz ve aküden paralel bir kablo alarak herhangi bir kısa devreye karşın daha önceden yanımızda getirdiğimiz bir cam sigortadan da geçirerek GPS ve dönüştürücümüze bir kablo tesisatı çekiyoruz. Tesisatı çekerken uzun seyahatimizde bizleri rahatsız etmeyecek yerlerden geçiriyoruz. Teknik çantamızdaki ölçü aletimizle de dönüştürücünün çektiği akıma bakıyoruz ve anahtarı kapalıyken akım çekmediğini görünce, aküyü boşaltma sorunu olmadığını da görüyoruz. Artık aracımızda pilleri şarj etmemiz için 220V ve kesilmeyen bir GPS kaynağımız oldu. Çadırımızı toplayıp Rullsand kamptan ayrılırken saatimiz 14:26’yı gösteriyordu. Kamp çıkışında insanların denize girmek için bu kampa akın akın geldiklerini görüyoruz. Araçlarını kampın dışında park ediyorlar ve kişi başı 20Kr verip günübirliğine kampa giriyorlar. Biz de yolumuza devam ediyoruz. Çıkarken muhteşem ağaçların fotoğrafını da çekiyorum.
|
|
|
Rullsand kampının mutfağı solda çamlı yol.
