İSKANDİNAVYA'DA GEZİ VE KAMP - 21

Nefer Telefonla Kumanda Cihazlarını İncelediniz mi?

      Başa Dön    Önceki Sayfa       

Trondheim’e Para Vermeden Girilemez!

23 Temmuz Çarşamba sabahı saat 8’de uyandık. Buraya kadar 4557Km yol aldık. Stjordal’da “Rema 1000” adlı marketten sabun, şeker ve ekmek aldık. Trondhaim’e kadar otoyol ve sahil yolu var. Otoyol paralıdır ve kim bilir kaç paradır. Otoyol bedeli konusunda bir fikrimiz olmadığından, biz de sahil yolunu tercih ediyoruz. 

Akşamüzeri Trondheim Manzarası

Benzinimiz çok azaldı. Hommelvik’deki Shell’den 9.27Kr/lt’den 100Kr’luk benzin alıyoruz. Yine aynı yerleşim yerindeki Statoil’de benzini 8.97Kr/lt görünce oradan da depoyu doldurduk. Toplam 130Kr tuttu. Daha önce de bahsettiğim gibi, buradaki benzin fiyatları çok değişken. Sahil yolundan Trondheim’in yanına kadar geldik ama yol bitti. Trondheim’e giren bir yol aradık ama nafile. Yarım saat boyunca dolanmamıza rağmen otoyoldan başka şehre giren yol bulamadık. Hatta bir ara belediye otobüsünü bile takip ettim. Ama otobüs o kadar yavaş gidiyor ve her durakta o kadar çok oyalanıyordu ki artık dayanamadın ve otoyola girdim. Nerdee İstanbul’un belediye otobüsleri!..  Otoyol gişelerinde 1 tane insan bulunan , diğerlerinde ise otomat makinalar vardı. Otoyol bedeli de korktuğumuz gibi çıkmadı sadece 15Kr aldılar. Ama şehre her girenden para alıyor olmaları ilginç geldi.

 Trondhaim’e saat 13:30 gibi girdik. Yağmur yağıyordu. Aracımızla ücretli otoparka girdik önce aracımızın içinde konserve yedik. Sonra otomattan 10Kr karşılığında 40dk’lık bilet aldık. Yağmur oldukça şiddetli yağıyordu. Trondhaim’daki [GPS:TRONDH] en görkemli yapı olan Nidoros-Domen katedralini fotoğrafladık. Yağmur çok yoğundu. Koştura koştura geziyoruz. Çarşı içini gezdik. Bir balık marketini gezdik ama fiyatları normalde karşılaştıklarımızın en az 2 katıydı. Arabamızın süre kısıtlamalı otoparkta olması bayağı stres yapıyor. Zamanı geçirmeden aracımıza yetişmek lazım. Zamanı geçirmemek için fazla bir yer göremedik. Trondheim Trondheimsfjorden (fiyordunun) kıyısına kurulmuş büyük bir şehir. Şehri terk ederken de yeniden güneş açtı. Yani yapacağını bize yaptı. Sıcakladık ve üzerimize kısa kollu giysiler giydik. 

Nidoros-Domen katedrali.                                            Trondhaim’da bir meydan. 

Trondhaim çıkışında 8.43Kr/lt’den benzin gördük. Resmen aynı şehirde benzin fiyatları %10 değişiyor.Yoldaki Coop Prix Marketten donmuş alabalık aldık. 2 kiloluk balığa 59Kr verdik. Trondhaim’da görüştüğümüz Turizm danışmadan aldığımız dokümanı yolda okuyoruz. Berkak [GPS:BERKAK] adındaki yerleşim yerinden geçtik. Bir süre sonra da Oppdall’a vardık. Oppdall’da [GPS:OPPDAL] Turizm danışmaya uğradık. Buradan Bergen ve Oslo ile ilgili dokümanlar aldık. 

 

Oppdal ile Hjerkinn arasındaki turist dinlenme yerine saat 19:30 civarında geldik. Burada birçok karavan var. Yoldan biraz daha aşağıda yani bir vadi içinde bir yer. Burası Dovrefjell Milli Parkının içinde bir yer. Vadinin dibinde de gürül gürül bir akarsu var. Burasının adı Varstigen [GPS:PARK00] imiş. Burada çimenlerin üzerine çadırımızı kurduk. Çimenler biraz ıslaktı ama çadırda yatmak arabada yatmaktan daha konforlu!. Hava soğuk olduğundan kalın eşofmanlarımızı giyip uyku tulumlarımızın içine sığındık. Zemin biraz eğimli olduğundan Nermin pek rahat edemedi. Uyurken ara sıra yuvarlanıp daha sonra toparlanıyordu.

24 Temmuz 2003 Perşembe Sabah saat 7:30’da kalktık. Kahvaltıyı hazırlarken biraz yağmur çiseledi ise de saat 10:30’da güneş tepenin arkasından yükseldi ve bizi güzelce ısıtıyor. Ortam böyle güzel hale gelince dün marketten aldığımız balığı da pişirme kararını verdik. Balığın ambalajında “Norsk Orret” yazıyordu. Yani Norveç Alabalığı. Seçtiğimiz balık en küçüğüydü ve 2Kg ağırlıktaydı. Burada öğrendiğimiz balık bilgisini paylaşalım. Marketten alışveriş yaparken Norveççe’sini görüyoruz. Oradaki insanlardan bunun İngilizce’sini soruyoruz. Biz de Türkçe’ye çeviriyoruz. Norveççe – İngilizce – Türkçe olarak; Orret-Trout-Alabalık, Lakse-Salmon-Somon, Cot-Torsk-Morina Balığı gibi. Ben balığı derede güzelce ayıklayıp temizledim. Daha önceden almış olduğum mangal kömürünü, biraz da yanımızdaki ispirtonun da yardımıyla bir güzel tutuşturdum. Balık da nefis ızgara oldu. Balığı pişirdikten sonra saat 12 olmuştu. Buraya kadar 4812Km yol almış olduk ve hava sıcaklığı da 19°C. artık öğle yemeğimiz de hazır. Müsait bir yerde karnımızı doyurabiliriz. Böylelikle tekrar yola koyulduk. 

Balığı nehirde yıkayıp mangalda bir güzel ızgara yaptım. 

Otta’ya [GPS:OTTA] vardığımızda E6 karayolundan ayrılıp 15 nolu karayoluna girdik. E6 karayolu Oslo’ya gidiyor. Biz ise önce Bergen’e gitmek istiyoruz. Saat 14:30’da öğlen yemeği [GPS:YEMEK] molasını verdik. Tabii ki yemekte balık vardı. Buralar Loma’ya giden yol üzerinde Holungsay’da idik. Bu bölgede ağaçlar çam. Dağlar daha yüksek ve dik yamaçları var. Çimen ile ağaçlık karışık bir görüntü veriyor. Evler aralara serpiştirilmiş ve güzel bir görünüm veriyor. Vagamodaki [GPS:VAGAMO] Statoil benzinciden 9.30Kr/lt  fiyatla 170Kr’luk benzin aldık. Buradaki evler daha eski ve kütük evler olarak yapılmışlar. Vagamo’da  Diesel Avgiftfri yazan mazot gördük ve fiyatı da 5.61Kr/lt. Halbuki aynı yerde bir diğer mazot da 8.5Kr/lt. Merak edip sorduk. Bu mazot çiftçilerin kullanımı için “Kırmızı Mazot”muş ve tarıma destek amacıyla vergisiz olarak satılıyormuş. Burada yerler çimen. Evlerin çatıları bile çimen. Sağ tarafta göl var. Gözümüz gönlümüz yeşile doyuyor. Buradaki bütün binalar koyu kahverengi renkte ve tamamı ahşap. Birde Vaga Kyrkje (Vaga Kilisesi) adında tarihi bir kilise var. Kilise 1150 yılında inşa edilmiş ve tamamen ahşaptan. Kiremitleri bile ahşap!. 

Küçük Bir Şelale.                                                Vaga Kilisesi . yapım tarihi.1150 

Bu bölgede çok sayıda da tünelden geçiyoruz. Kayaları oyup tüneller oymuşlar. Yolda geyiğini otlatan bir kız görüyoruz ve fotoğraflarını çekiyoruz. Ayrıca Sami çadırları kurmuşlar ve hediyelik eşyalar satıyorlardı. Lom’a geldik. Burada benzin fiyatı 9.92Kr/lt. Bu sefer de 15 nolu karayolundan ayrılıp 55 nolu karayoluna giriyoruz. Sognal yoluna girdik. Bu yol vadiden gidiyor. Sağ taraftaki Jostedalsbreen kayası üzerinden irili ufaklı şelaleler akıyor. Sol tarafta Jotunheimen Milli Parkı var. Yeşil bir bölge yol bir nehrin kenarından kıvrılarak devam ediyor. Bu arada 5000Km’yi geçtik. Yol sürekli yukarı doğru tırmandı. Yollarda bu zorlu rampaları tırmanmakta olan bisikletlileri de görüyoruz. Leirvassbudelet’ten  tepeleri karlı dağların panaromik resimlerini aldık. Norveç’in yaylasına çıktık. Burası 950-1000m arasında yükseklikte. Buzul gölleri ve şelalelerin yanlarından geçiyoruz. Burada gayet kalın tüylü iri görünüşlü ama çok sevimli koyunlara rastlıyoruz. Fante Steinen adlı karayolu geçidi 1434m yükseklikte zirve yapıyor. Honka Gölü, Sognefjell dağlarını gören Hervasslou zirvesinden etraftaki gölleri ve dağları seyrettik. Burada gerçek bir de buzul var. Yani binlerce yıldır erimeden duran bir dağ buzulu. Doğa o kadar vahşiydi ki biz de dayanamadık ve asfalt yoldan ayrılıp dağların arkasına doğru giden toprak bir yola [GPS:061] girdik. Bir süre yol aldıktan sonra yolun alt kısmında çadır kurmuş insanlara rastladık. Yol ayrımından 4 km kadar ayrıldıktan sonra küçük bir elektrik santralı barajına [GPS:BARAJ] ulaştık. Yoldan başka kaçış olmayınca geldiğimiz yoldan tekrar geri döndük. Bu deneme 8 km yol almamıza ve 1 saat harcamamıza neden oldu. Ama burada doğa çok güzel olduğundan oldukça hoş vakit geçirdik. Karlarla bile oynadık. Bir ara biz de burada çadır kuralım mı diye de aklımızdan geçti. Programa uymak için hem biraz daha yol almamız gerekiyordu hem de burada gece çok soğuk olabilir diye endişe ettik. Ve yola devam etmeye karar verdik.

Küçük göller ve sevimli koyunlar vardı... 

Gerçek bir buzul. 

Bu resim çok geniş açılı, yaklaşık 180derece ve 4 fotoğraf karesinin birleşiminden oluşuyor.

Arazi yoluna saptığımızda ulaştığımız göllerden biri. 

Burası Nermin’in çok hoşuna gitti. Sognefiyord. 

Sonraki Sayfa