İSKANDİNAVYA'DA GEZİ VE KAMP - 23

Nefer Telefonla Kumanda Cihazlarını İncelediniz mi?

      Başa Dön    Önceki Sayfa       

Bergen

Saat 17:30’da Bergen’e ulaştık [GPS:BERGEN]. Bergen bu seyahatimizdeki en batı nokta. Boylamımız 5° yani Türkiye enlemindeki bir yere bakarsak Fransa’nın Marsilya şehri. Tabii bi yollar kuzeyde kısalıyor. Sonuçta kuzey kutup noktasında olsak, kendi etrafımızda dönerek dünyada bir tur atmış oluruz!. Bergen’e yaklaşırken otoyola girdik. Otoyol bizi doğrudan şehir merkezine getirdi sadece “E6 Sentrum” tabelalarını izledik. Gelişimiz çok rahat oldu. Bergen’in eski evlerinin karşı kıyısında aracımızı park ettik. Saat 17’den sonra otoparklar ücretsizmiş. Normal saatlerde şehir girişinde otobüslerin parkettiği büyük otopark park için daha uygun oluyormuş. Pek fazla park edecek yer de aramadık. Körfezin karşısında eski Bergen evleri yer alıyordu. Burası büyük bir şehir. Biraz daha dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bilgisayarımızın hard diskinde buraya kadar çektiğimiz bütün fotoğraflar yüklüydü. Birisi arabamıza girip bilgisayarımızı çalsa bütün fotoğraflarımız da çalınacaktı. Bu nedenle bilgisayarın hard diskini söküp onu da yanımızı aldım.  

Tarihi Bergen evleri. 

Bergen’den güneş batımı. 

Tarihi Bergen evlerini gezdik. Eskiden bütün Bergen bu tarz evlerle doluymuş. Çıkan büyük bir yangından sonra sadece bu evler kalmış. Bu evlerin arasındaki sokakların zemini de tahta kaplıydı. Yangının neden bu kadar etkili olduğu belli oluyor. Bazı evlerin içine girdik. Evler her an yıkılacakmış gibi duruyor. Evlerin kenarlarındaki düz yüzeylere hep çivi gibi çıkıntılar koymuşlar. Önce acaba mum mu dikiyorlar diye düşündük ama sonradan kuşlar konup pislemesin diye olduğunu tahmin ettik. Binaların ahşap kolonlarından birinin üstünde “500kg’dan yüklemeyin” gibisinden bir tabela vardı. Bergen’in içinde  Tahta evlerin sonundan ileri gittik ve “Kong Hakoon 7 “nin sarayına ulaştık ve orayı  gezdik. Biz ona biraz Türkçeleştirerek Kral Hakan dedik. Kral Hakan 1872-1957 yılları arasında yaşamış. Sarayının bahçesi oldukça güzeldi. Çimenler çok bakımlı ve çevre düzeni iyi yapılmıştı. Park içindeki Kral Hakan heykelinin olduğu terastan , limanın güzel manzarasını seyrettik. Saraydan sonra Narvik’deki gibi yine bir gemi çapası bulup onunla poz verip fotoğraf çektirdim. 

Zemini tahta haplı tarihi Bergen sokakları. Evlerde kuşlar konmasın diye önlem almışlar!

Buralarda Vikinglerin adını ve sembollerini kullanan birçok mağaza var. Bu arada kameramın kaseti bitti. Buralarda kaset alacak yer aradım ama bulamadım. Buradaki sokak çalgıcılarından bir baba-kız çok güzel müzik yapıyordu. Kız elektro gitar çalıyordu. Adam ise müthiş bir yetenekti. Bir ayağında büyük bateri davulu, bir ayağında küçük bateri davulu yanında da zil. Elinde gitarı vardı. Bir de mızıkayı bir aparatın üzerine monte etmiş şarkı söylemediği zamanlarda mızıkasını da çalıyordu. Bu kadarına da pes doğrusu. Country tarzı müzik yapıyorlardı. Bir de çantalarını açmışlar 120Kr’a CD’lerini satıyorlardı. Biz de bir süre müziklerini dinledik. Bahşiş olarak 11Kr çantalarına attık. Kenara park etmiş en az motosikletli grup da vardı. Ateşle gösteri yapan bir ekip de vardı. Değişik tarzda müzik yapan birçok sokak çalgıcısına rastladık. 

Sokakta gezerken birkaç kebapçıya da rastladık. Bir tanesi “Lahmagin Salwa” diye tabela koymuştu. Lahmacun salonunu da bir Kürt işletiyor olsa gerekti. Tanışmadık. Listesinde “Kurdistan Spesial” ve “Kurdisk Brod” gibi yemekler de yazmıştı. Biz de yolumuza devam ettik. Bergen’de Domkirken adlı kiliseyi gezdik. Tabelasında 1100, 1248, 1270, 1280, 1537... gibi rakamlar yer alıyordu. Herhalde bunlar kilisenin yapıldığı yıllar ya da onarım gördüğü yıllar olabilir. Yazı sadece Norveççe’ydi. Buradan sonra biraz daha tepedeki Katedralin olduğu yere çıktık. Katedrali de gezdikten sonra saat artık 23 olmuştu. Bergen’den ayrılmak üzere hareket ettik. Bergen’den ayrılmak için geldiğimiz yoldan otobüs duraklarının olduğu yere ulaşıp oradan E16 karayoluna girdik. Ama E16 kara yolu bizi tekrar Bergen merkeze getirdi. Ne olduğunu anlayamadık bir daha denedik bu sefer E16’da kapatılmış bir yol gördük. Mecburen bir çıkış vermişlerdi. Yine oraya girdik ve yine kendimizi Bergen’in merkezindeki rıhtımda bulduk. Bizde bıkmak yok başaracağız. Tekrar denedik. Yine kendimizi aynı yerde bulduk. Durumu GPS üzerinden de takip ettik. Bir şeyi yanlış yapıyorduk ama ne?. Bir tur daha attık. Bu sefer ara sokaklardan GPS’nin gösterdiği yöne göre gitmeye başladık. Şehirden bir çıksak gerisi kolay. Bu arada dolap beygiri gibi dolanmaktan beynim döndü ve bir ters yola girdik ve hemen polis de bizi durdurdu. Memura kaybolduğumuzu ve 4 defadır Bergen’den çıkmak için deneme yaptığımızı anlattık. Neyse Polis ceza kesmedi. Bize yolu göstereceğini söyledi. Polis önde biz arkada yola koyulduk. Polis yol göstermeye başladığında hatamızı anladık. Biz her rıhtımdan ileriye devam etmeden , geldiğimiz yola geri dönmeye çalışıyorduk. Geldiğimiz yol yeraltı tünellerinden geçerek Bergen’in etrafını dolaşıp güneyinden merkeze gelmişti. Ama dönüş yolunda bir problem olduğundan yer üzerinden yani limandan diğer tarafa geçmek gerekiyormuş. Başka bir deyişle kuzeye doğru gitmemiz gerekiyormuş. Biz de her seferinde geldiğmiz yolu bulacağız diye, limana gelip oradan geri dönüyorduk!. Polis bizi merkezden çıkartınca düz gitmemiz gerektiğini söyledi. Buradan yine bol tünelli bir yola girdik. Belki 20 tane tünelden geçtik. Saat gece 1:30’da bir dinlenme yerinde duş aldık. Saat gece 02’de bir başka dinlenme yerinde arabada uyuduk [GPS:PARK26]. Bugün yoğun bir gündü artık çadır kurmak için bir yer aramadık. 

Bergen evlerinden birinin içi. Kong Hakoon’un sarayının bahçesi.

Yetenekli sokak çalgıcısı ve ateşle gösteri yapanlar. 

Sonraki Sayfa